5 Nisan 2015 Pazar

F Tipi Ceza Evi Nedir ?

F tipi cezaevlerinde güvenlik en üst seviyededir.Türkiye'de f tipi cezaevi toplam 14 tanedir

F tipi ceza evi koğuş sisteminin var olduğu düzenden, hücre sistemine geçiş için planlanmış ve hazırlanmıştır. F tipi ceza evi nedir, sorusunun cevabı Türk infaz kurumları içinde, güvenliği en üst seviyede olan ceza evi modelidir ve bu amaçla tasarlanmıştır.
Bu sistemde bir veya üç kişinin kalabileceği şekilde bir düzen kurulmuştur. F tipi ceza evlerindeki bakış açısının, suçlu kişilerin de insan olduğu ve insani şartlarda tutuklu kalması, olduğu görülmektedir. Kimler F tipi cezaevine alınır, diye bakıldığında, ülkemizde düzenlendiği şekli ile genellikle organize suçlara karışmış ve devlete karşı suç işlemiş tutukluların bulunduğu ceza infaz kurumlarıdır.
Ayrıca diğer mahkumlar için tehlike oluşturan suçluların daha kısıtlı alanda kontrolü ve tecridi için de tercih edilmektedir.
F tipi cezaevi özellikleri arasında ilk göze çarpan yüksek güvenlik açısından tehdit unsurlarının en aza indirgendiği yerlerdir. F tipi ceza evleri içte ve dıştaki koruma önlemleri ile firara karşı gerekli önlemlerin alındığı, oda sistemi baz alınarak inşası yapılmış ceza evi modelidir.
Bunun yanı sıra inşa esnasında zeminin hasır tel ile sağlamlaştırılmış beton ve elektrik sistemi ile desteklenmiş olması, yüksek güvenlik sağlamaktadır. Su tesisatının ve kanalizasyon borularının ebatları da, kaçışın önlenmesine yönelik yapılmıştır.
F Tipi Ceza Evlerinin Sosyal Yapısı
F tipi cezaevi şartları, mahkumların güvenliğini sağlamak üzere kurulmuş olup, bunun yanında diğer mahkumlar tarafından taciz, tahrik ve suç unsurlarının ortadan kaldırılması hedef alınmıştır. Mahkumlara sağlanan imkanlar ise oldukça gereklilik seviyesinde tutulup, açık ve kapalı spor sahaları, kütüphane, iş atölyeleri, revir ve gereklilik duyulan hemen hemen her türlü ihtiyacı karşılamaya yönelik bir düzen sağlanması yönündedir.
Arıtma sisteminin olmasındaki amaç ise çevre kirliliğini engellemektir. F tipi cezaevleri sayesinde, daha önce koğuş sisteminde yaşanan bir takım sıkıntılar en aza indirgenmiştir. Buna örnek verecek olursak, suçluların yeteri kadar kontrol altında tutulamaması ve birbirlerine zarar vermeleri engellenmiştir.
Şuan ülkemizde 14 adet F tipi cezaevi bulunmaktadır. F tipi ceza infaz kurumların özellikleri birbiri ile aynı olsa da bulunduğu ortam ve arazisel özellikler göz önünde bulundurularak, çeşitli değişiklikler olabilmektedir.
Etiketler: F tipi cezaevi nedir , F tipi cezaevi görüntüleri , F tipi cezaevi anlamı

30 Mart 2015 Pazartesi

Sabiha Gökçen Kimdir ?

Atatürk'ün manevi kızı olan Sabiha gökçen , 22 mart 1913 yılında Bursada dünyaya geldi. Aynı zamanda askeri pilot olan Sabiha gökçen birçok ödülünde sahibi olmuştur. 88 yaşında vefat eden Sabiha gökçene soyadı , Atatürk tarafından verildi


Bursa Vilayet Başkâtibi Hafız Mustafa İzzet Bey ile Hayriye Hanım’ın kızı olan Sabiha Gökçen 22 Mart 1913 tarihinde Bursa’’da doğdu.
Anne babasının ölümünün ardından ağabeyi Neşet tarafından büyütüldü. 1925 yılında daha 12 yaşında iken Bursa’’ya ziyarete gelen Atatürk’’e ulaşmış ve okumak istediğini iletmiştir. Atatürk de ağabeyi Neşet’’ten izin alarak çok zor şartlar altında yaşayan Sabiha’’yı evlat edinir ve Ankara’’ya götürür.
1934 yılında Soyadı Kanunu’nun çıkması ile Atatürk, Sabiha’’ya “Gökçen” soy ismini verdi.
Sabiha Gökçen Çankaya İlkokulu ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji’nde eğitim gördü. 1935 yılında Türk Hava Kurumu’’nun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu’na girdi. 7 erkek öğrenci ile beraber Kırım Rusya’’ya gönderildi. Sabiha orada yüksek planörcülük eğitimini tamamladı. 1936 yılında Eskişehir Askeri Hava Okulu’na girdi. Hava okulunda aldığı özel eğitimden sonra ise askeri pilot oldu.
Eskişehir’’de birinci tayyare alayında bir süre staj yaptı. Avcı ve bombardıman uçaklarıyla uçtu. 1937’’de Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı’’nın da katıldığı bir tören ile kendisine Türk Hava Kurumu Murassa Madalyası verildi. Askeri uçuş brövesini 30 Ağustos 1937 tarihinde aldı.
1938 yılında Balkan devletlerinin davetlisi olarak uçağı ile Balkan turu yaptı. Türkiye’ye geri dönüşünün arkasından Türk Hava Kurumu Türkkuşu’’na Başöğretmen tayin edildi. 1955’’e kadar bu görevini başarı ile devam ettirdi. 1953 ve 1959 yıllarında davet üzerine Amerika’’ya giderek Türk toplumunu ve Türk kadınını tanıttı.
Yaşamı boyunca yirmi iki değişik hafif bombardıman ile akrobatik uçak ile uçan ve birçok ödülün de sahibidir. 1991 yılında Uluslararası Havacılık Federasyonu Altın Madalyası’nı aldı.
Sabiha Gökçen 1996 yılında havacılık kariyerinin en büyük ödülünü aldı. Kartallar Toplantısı’nın onur konuğu olarak katıldığı Maxwell Hava Üssü’’ndeki törende ‘dünya tarihine adını yazdıran yirmi havacıdan biri’ seçildi. Bu ödüle layık görülen ilk ve de tek kadın havacı oldu.
Sabiha Gökçen son uçuşunu 1996 yılında 83 yaşındayken Fransız Pilot Daniel Acton eşliği ile Falcon 2000 uçağı ile yaptı.
Sabiha Gökçen; 88 yaşında, 22 Mart 2001 tarihinde yani doğum gününde Gülhane Askeri Tıp Akademisi’’nde öldü.
Etiketler: Sabiha gökçen kimdir , Sabiha gökçen hayatı , Sabiha gökçen havaalanı , Sabiha gökçen pilot , Sabiha gökçen anaokulu

Seçim Barajı Nedir ?

Seçim barajı ülkemizde yüzde 10 olarak uygulanmaktadır. Yaklaşan 7 Haziran milletvekili seçimleri öncesi , Barajın düşürülmesi veya kaldırılması tekrar gündeme gelmiştir. Anayasa mahkemesi seçim barajının düşürülmesi ve kaldırılması konusunda başvuruda bulunan bazı partilerin başvurusunu reddetdi.


Seçim barajı, seçim zamanlarında kanunlar tarafından belirlenmiş oy miktarlarına göre, meclise hangi partilerin girebileceğini belirleyen bir yöntemdir.
Belirlenen miktarlarda oy alan partiler, seçim barajı sayesinde meclise girmeye hak kazanır. Farklı siyasi görüşü olan parti mensupları, bu sayede bir arada bulunur, fikir alışverişi sağlar, önemli ve sağlıklı kararlar alma yolunda ilerler.
Seçim barajının önemli bir unsuru da belirlenmiş olan baraj oranıdır. Baraj oranı makul düzeyde düzenlenmez ise, ülke yönetiminde çeşitli partiler olamayacağı için, otokratik bir düzen ortaya çıkar. Baraj oranı yüksek olduğu takdirde çoğu parti baraja giremeyeceğinden, halkın mecliste olan temsili de azalmış olur.
7 Haziran seçimlerinde seçim barajında değişiklik olacakmı
Mecliste yerini almak isteyen, ancak seçim barajı engeline takılan birçok parti, Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak seçim barajının kaldırılmasını talep etti. Avrupa Birliği’ne dahil olan ülkelerde baraj oranlara yüzde 0 ile yüzde 5 arasından değişiklik gösteriyor. Buna karşılık Türkiye seçim barajında uygulanan oy oranı yüzde 10. Seçim barajı kalkacak mı sorusunun yanıtı, henüz netleşen bir durum değil. 2015 yılında yapılacak olan seçimlerde yüzde 10’luk seçim barajının kalkıp, kalkmayacağı partiler açısından merak konusu. Seçime 6 ay gibi kısa bir sürede bu oranda bir değişikliğin yasalar açısından yetişmeyeceği, konuşulan konular arasında.
Seçim barajının tamamen kalkması gibi bir durum henüz olağan olmasa da, önümüzdeki 2015 seçimleri için seçim barajı oranlarında değişiklik yapılabilme olasılığı çok yüksek. Şu an lider olan partinin seçim barajına yönelik çalışmaları yoğunlaştı. Seçim barajı kaça düşecek sorularına yanıt aranırken, bu oranın yüzde 10 oranından yüzde 8 veya 7 ye düşmesi bekleniyor. Eğer oranlar bu şekilde düzenlenirse, yeni seçim döneminden birçok partinin meclise girme umutları da artacak.
Etiketler: Seçim barajı nedir , Seçim barajı 2015 , Seçim barajı anayasa mahkemesi , Seçim barajı kalkacakmı , Seçim barajı anketi

28 Mart 2015 Cumartesi

Su Zehirlenmesi Nedir ?

Su aşırı şekilde tüketildiği takdirde zehirlenmeye yol açmaktadır. Vücudumuzun günlük su ihtiyacı 1 - 2 Litredir. Günlük 1 - 2 litreden fazla su içmek , Su zehirlenmesine zemin hazırlamaktadır


Hiperhidrasyon, su intoksikasyonu ya da aşırı hidrasyon olarak da bilinen su zehirlenmesi, aşırı su tüketimi sonucu vücuttaki elektrolitlerin normal dengesi güvenli sınırlar dışına çıktığı zaman oluşan, beyin fonksiyonlarında olası ölümcül bir bozulmadır.
Normal, fiziksel, beslenme ve zihinsel olarak sağlıklı bireylerin yanlışlıkla çok fazla su tüketmekten endişelenmeleri için çok az neden var. Neredeyse normal bireylerde su intoksikasyonuna bağlı tüm ölümler ya katılanların çok büyük miktarlarda su içmeye çalıştığı su içme yarışmalarından ya da elektrolitler yerine konmadan gerekli su miktarının alındığı çok uzun süren yoğun egzersizlerden kaynaklanır.
Herhangi başka bir madde gibi su da aşırı tüketildiğinde zehir olarak düşünülebilir. Tıp alanında öneri, vücut kütlesine bağlı olarak günde en az 1-2 litre içmektir. Su zehirlenmesi ancak bundan çok daha yüksek miktarlarda gerçekleşir.

Etiketler: Su zehirlenmesi nedir , Su zehirlenmesi belirtileri , Su zehirlenmesi nasıl olur , Su zehirlenmesi tedavisi



Ahmet Ümit Kimdir ?

Kilim tüccarı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Ahmet ümit , 1960 Gaziantep doğumludur. Çoğu kişinin gönlünde taht kuran , Ahmet ümit polisiye türü roman yazmaya ağırlık vermiştir

Pek çok kişiye göre polisiye roman türünde ülkemizdeki yol göstericilerden biri olan Ahmet Ümit Gaziantep’’te 1960 yılında dünyaya gözlerini açmıştır. Kilim tüccarı bir babanın evladıdır. Küçük yaşlardan itibaren kendisine zerk ettiği sol görüş ve düşünüş biçiminden dolayı liseyi memleketi Gaziantep’’te değil de, Diyarbakır’’ın Ergani ilçesinde bitirmek durumunda kaldı. Üstelik bu sürgünde yalnız değildi, yanında yirmi dört arkadaşı daha vardı. Ergani yıllarından sonra 1979 yılında Marmara Üniversitesi’’ne gelerek kamu yönetimi okumaya başladı. Ümit, burada tanıştığı eşi Vildan Hanım’la evlendi ve Gül adında bir kızı bulunmaktadır.


Yazar, yediden yetmişe pek çok kişinin takdirini kazandığı romanlarını yazmadan yıllar önce, Rusya’ya komünizmi öğrenmek ve eğitim almak amacıyla gitti. Rusya’’da Sosyal Bilimler Akademisi’nde okurken eline aldı kalemi ve ilk şiirlerini yazmaya başladı. İçinde bastırdığı ülke özlemi ve eşi Vildan Hanım’a duyduğu derin aşkı şiirlerine yansıtarak yazım hayatına başladı. Yazım hayatı aynı zamanda onun siyasi kimliğini de bırakmasına vesile olmuştu. Artık o, sadece siyasette olmasa da edebiyatta pek çok kişinin takdirini kazanacak olan bir edebiyatçı adayıydı. İlk kitabı, ilk göz ağrısı olan şiirleri ile donatılmış “Sokağın Zulası” isimli şiir kitabıydı. Yazar, edebiyat hayatına adım atmıştı atmasına ama tanınmadığından dolayı kitapları raflardan eksilmeye başlamamıştı henüz. Bu yüzden Ali Taygun ile birlikte bir reklam ajansı çalıştırmaya başladı. Aynı arkadaşı ona edebi konularda da danışmanlık ediyordu; polisiye roman yazması konusunda ısrarcı olmaya başladı. Böylece ünlü yazarın ikinci kitabı olan “Çıplak Ayaklıydı Gece” ortaya çıktı. Hem de tam arkadaşının istediği gibi, polisiye türünde. Aynı zamanda dünyaca ünlü polisiye yazarlarının tanıtımını da üstlenerek, inceleme yazıları ile Türk okuyuculara usta kalemleri tanıtma işini de üstüne aldı. Türk tarihini de romanlarının içine katarak eserlerinde derinliği artırırken, okuyucunun da heyecan dozunu yükseltiyor. Bu heyecanı polisiye roman türünde yurt dışına taşıyan ilk Türk yazar olma onurunu da üzerinde taşıyan Ümit’’in “Sis ve Gece” isimli eseri Yunanca’ya çevrilmiş ve Yunanistan’’da satışa sunulmuştur.
Günümüzde usta yazarın yirmi üç basılı eseri bulunuyor. Çoğunluğu polisiye türünde romanlar olsa da, Ümit, çocuklar için masallar yazmayı da ihmal etmiyor. “Masal Masal İçinde” isimli kitabı hem erişkinlere hem de çocuklara yönelik bir kitaptır. 
Etiketler: Ahmet ümit kimdir , Ahmet ümit romanları , Ahmet ümit kitapları , Ahmet ümit hayatı , Ahmet ümit şiirleri

26 Mart 2015 Perşembe

Ayrılık Sonrası Neler Yapmalıyız ?

Devam eden güzel bir birlikteliğiniz var. Ama ne yazıkki birgün ansızın ilişkiniz bitdi ve ayrıldınız. Ayrılık yaşayanlar kendilerini kötü hissetmekdedir. Peki ne yaparsak bu kötü süreci hemen atlatabiliriz ?

hiçbir ilişkinin sonsuza dek sürme garantisi yok… Ancak yine de konu ayrılık olduğu zaman, bu durumu anlayışla karşılamak pek de mümkün olmayabilir. Biz de bu dönemi daha kolay atlatabilmeniz için biten ilişkinizin ardından dikkat etmeniz gerekenleri sıraladık.

Önceki sevgilinizi aramayı aklınızdan geçirmeyin

Eski sevgilinizi çok özlediğiniz bir anda sizin üzüldüğünüzü gören bir arkadaşınızın bir anlık, sizi onu aramanıza yönelik telkinlerine karşı dikkatli olun. Sizin o an üzüldüğünüzü gören arkadaşınızın size bir an iyilik yapmak için verdiği tavsiye, sizi daha çok üzebilir.

Duygusal şarkı dinlemek için asla bu dönemi seçmeyin. Daha haraketli müziklerle eğlenmeye çalışın. Unutmayın romantik şarkılar her zaman, eskileri hatırlatır ve sizi bunalıma iter.

Elbette birgün başkasıyla tanışacaksınız ama hemen değil. Tanıştığınız insan belki size uygun olabilir. Ama ayrılık evresinde yeni bir ilişkiye doğru atılan her adım, ayrılık acısını unutmak adına atılmış ise size zarar verecektir. Hiç acelesi yok; kusursuz bir zamanda daha iyi ilişkiler kurabilirsiniz.
Etiketler: Ayrılık sonrası kadın , Ayrılık sonrası erkek , Ayrılık sonrası sessiz kalmak

25 Mart 2015 Çarşamba

Hamilelikte Sigara Kullanımının Zararları

Sağlığa birçok zararı bulunan Sigara hamile anne adaylarınıda kötü yönde etkilemetedir. Sigaradaki karbonmonoksit gazının anne karnındaki bebeklerin sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken kadın hastalıkları ve doğum uzmanı operatör doktor Yasemin yakut , Hamilelikte sigara kullanmanın zararlarını açıkladı


 Hamilelikte sigara tüketimi hem bebek hem de hamilelik üzerinde son derce olumsuz etkilere yol açıyor. Sigaranın içerdiği zift, nikotin, karbon monoksit ve diğer zehirli maddeler üst solunum yollarına, buradan bronşlara ve kana geçiyor, böylece solunum sistemi, kalp ve damarlar başta olmak üzere vücudun tüm organları zarar görüyor.
Nikotinin kuvvetli bir damar büzücü ajan olduğunu ve rahme giden kan akımını azalttığını belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Yakut, karbon monoksitin hücrelere zarar vererek gelişme geriliğine neden olabildiğini, ayrıca kanın oksijen taşıma yeteneğini azalttığını söylüyor. Anne kanında oksijen azalınca bebeğe giden oksijen miktarı ve diğer besin maddeleri de doğal olarak azalıyor.
Op. Dr. Yasemin Yakut, hamilelikte içilen sigaranın bebek üzerindeki bu olumsuz etkilerini 10 başlıkta şöyle sıralıyor:
1. Erken doğum: Zamanında gebelik haftası 38 - 40 hafta olarak kabul edilir. 38 haftadan çok daha önce doğumun gerçekleşmesine yol açar.

2. Erken membran rüptürü: 
Doğum eylemi esnasında açılması gereken su kesesinin olması gereken zamandan çok önce açılmasına, bebeğin gelişimini tamamlamadan doğum yoluna girmesine neden olur.
3. İntrauterin gelişme geriliği: Sigara bebeğe giden kandaki oksijen ve besin maddelerinde azalmaya neden olarak, anne karnında bebeğin gelişiminin geri kalmasına sebep olur.
4. İntrauerin exitus: Bebeğin anne rahminde ani ölmesidir.
5. Preaklampsi: Tansiyon yükselmesi, idrarda protein çıkması, vücutta aşırı ödem, görme bulanıklığı ile giden gebelik zehirlenmesi tablosudur. Anne ve bebek hayatı için risk söz konusudur.
6. Hipertansiyon: Nikotinin damar büzücü, daraltıcı etkisi ile gebedeki tansiyon yükselmesidir. Bu durum, bebeğin beslenmesini olumsuz etkileyecektir.
7. Dekolman Plasenta: Plasentanın erken ayrılmasıdır. Normal şartlarda doğum eylemi esnasında bebeğin doğumunu takiben plasenta ayrılır. Dekolman plasentada ise bebek anne rahminde iken plasenta zamansız ayrılır ve tehlikeli boyutlarda kanama olur.
8. Respiratuar Distres sendromu: Doğum sonrası bebeğin solunum sıkıntısı olmasıdır. Prematür dediğimiz erken doğan bebeklerde akciğerlerin gelişmemesi sonucu ölümcül olabilen solunum sıkıntısı sigara içilen gebeliklerde daha sık gözlenir.
9. Süt miktarının azalması: Lohusalık döneminde süt miktarının azalmasına neden olur.
10. C vitamini kaybı: Yine lohusalık döneminde sütün C vitamini seviyesinde ve besleyici etkisinin azalmasında rol oynar.
Etiketler: Hamilelikde sigara kullanımı zararları , Hamilelikte sigara kullanımı bebeği nasıl etkiler , Hamilelikte sigara kullanımı down sendromu

Düşük Nedir ?

Anne adaylarını kötü yönde tehdit eden düşük , 4 - 5 hamilelikden biri düşükle sonuçlanmaktadır. Düşüğün belirtilerini açıklayacak olursak en önemli belirtisi vajinal kanamadır

Gebeliğin 20. Haftasından önce ya da fetal ağırlığın 500 gramın altında olduğu dönemde gebeliğin sonlanmasıdır. Bu olay kendiliğinden olduğunda spontan düşük adını alır. Spontan düşükler klinik olarak fark edilen gebeliklerin yaklaşık %20-25'inde görülür. Yani bir başka deyişle her 4-5 gebelikten biri düşükle sonuçlanır.

DÜŞÜK BELİRTİLERİ

Düşüğün genelde ilk belirtisi vajinal kanamadır. Kanamanın miktarı birkaç damladan aşırı kanamaya kadar değişebilir. Aniden başlayabileceği gibi öncesinde kahverengi bir akıntı da olabilir. Başka bir belirtide kasıklarda kramp tarzı ya da adet sancısı benzeri ağrılardır.

Kanama ile birlikte pıhtı ya da parça düşebilir. Düşen bu parçaların eğer mümkünse saklanması ve muayeneye giderken götürülmesi faydalı olabilir. Başka bir olasılık da kanama olmamasına rağmen bebeğin canlılığını yitirmesidir. Buna missed abortus adı verilir.

Etiketler: Düşük nedir , Düşük kimlerde görülür , Düşük hapı , Düşük belirtileri


Mamografi Nedir ?

Mamografinin en önemli görevi meme kanserini teşhis etmekdir. Kadın hastalıkları uzmanları her sene düzenli şekilde mamografi yapdırmanın önemine dikkat çekiyorlar.

Mamografi işlemi, meme kanseri taraması için kullanılan bir meme röntgenidir. Meme kanserlerinin erken teşhisinde etkin rolü bulunmaktadır. Düzenli olarak ve zamanında çekilerek erken teşhis konmasını sağlayan mamografilerle meme kanserinden kaynaklanan ölümlerin oranında önemli bir azalma yaşanmaktadır.


Bir mamografi sırasında, göğüslerinizdeki meme dokusunun yayılması için, memeleriniz iki levha yüzeyi arasında sıkıştırılır. Daha sonra uygulanan röntgen X-ışınları ile siyah-beyaz görüntüler elde edilir. Bu görüntülerden elde edilen bulgularla herhangi bir kanser belirtisi olup olmadığı anlaşılır.

Etiketler: Mamografi nedir , Mamografi çekimi , Mamografi fiyatı , Mamografi sonucu , Mamografi cihazı , 

22 Mart 2015 Pazar

Rahim Kanseri Nedir ? Nasıl Tedavi Edilir

Ülkemizde rahim kanseri akciğer kanseri gibi yaygın şekilde görülmektedir. Daha çok 50 yaş üzerindeki kadınları tehdit eden rahim kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi edilip hastalıkdan kurtulmak mümkündür. Rahim kanserine yakalanan kişilerde halsizlik ve kilo kaybetme yoğun şekilde görülmektedir


Rahim kanseri çoğunlukla rahmin iç kısmını kaplayan astarı oluşturan hücrelerde başlar.
Bu astara “endometrium” ya da uterus mukozası adı verilir bu nedenle rahim kanseri endometriyum kanseri olarak da adlandırılmaktadır.
Rahim kanseri genellikle 50 yaş üzeri kadınlarda görülen bir kanser türüdür ve 50 yaş altında görülme oranı “nadir” sayılabilecek kadar azdır.
Erken dönemde teşhis edilebilen rahim kanseri için tedavi şansı oldukça yüksektir.
Rahim kanseri belirtileri arasında düzensiz kanamalar ve vajinadan kanlı, sulu akıntı gelmesi ilk sıralarda gelmektedir.
Rahim kanserinin başlıca belirtisi menopoz sonrası yaşanan vajinal kanamalardır. Bu kanamalar, hafif kanamalar, lekelenme veya ağır kanamalar olarak kadar geniş bir yelpazede görülebilir.
Bazı durumlarda vajinadan çok az kanlı ancak, sulu ve kokulu akıntı gelebilir.
Cinsel ilişki sonrası kanama (postkoital kanama) görülebilir.
Henüz menopoz dönemine girmemiş kadınlarda adet dönemleri arasında yaşanan kanamalar rahim kanserine işaret ediyor olabilir.
Kanama düzensizlikleri dışında, cinsel ilişki sonrası ağrılar, karın bölgesinde hissedilen ağrılar ve yine aynı bölgede yaşanan rahatsızlık hissi rahim kanseri belirtisi olabilir.
Kanserin ilerlediği durumlarda halsizlik, kilo kaybı ve kabızlık gibi diğer belirtiler ortaya çıkabilir.
Etiketler: Rahim kanseri nedir , Rahim kanseri nasıl tedavi edilir , Rahim kanseri kimlerde görülür , Rahim kanseri belirtileri , Rahim kanseri öldürürmü , Rahim kanseri nasıl olur , Rahim kanseri ameliyatı

Akdeniz Anemisi Nedir ?

Toplumda Talasemi olarakda bilinen Akdeniz anemisi Kişide kansızlık oluşmasınada zemin hazırlamaktadır. Akdeniz anemisi kemik iliği değiştirilmesiylede tedavi edilmektedir. 

Talasemi olarak da bilinen akdeniz anemisi, bir veya iki atanın hasarlı genlerinin aktarımı ile oluşan kan düzensizliğidir. Akdeniz anemisi taşıyan hastaların hemoglobin ve kırmızı kan hücreleri normalin altındadır.
Hemoglobinler, kırmızı kan hücrelerinde bulunan, akciğerlerden aldığı oksijeni vücudun her tarafına ve vücutta oluşan karbondioksiti de akciğerlere taşınmasını sağlayan proteinlerdir. Eğer vücuttaki organ ve dokulara yeteri kadar oksijen tedarik edilemezse yorgunluk hissi oluşur.
Hemoglobinler alfa globin ve beta globin olmak üzere iki protein çeşidinden oluşmaktadır. Talasemi bu iki proteinden birini oluşturan genlerde hasar oluştuğunda meydana gelir. 
AKDENİZ ANEMİSİ NASIL TEDAVİ EDİLİR ?
Akdeniz anemisinin çok ağır olmayan durumlarında tedavi genel olarak çok minimal olsa dahi, hastalar belirli periyotlarda kan nakli ihtiyacı duyabilirler. Bu hastalara, herhangi bir enfeksiyon, ameliyat veya doğum sonrasında da kan nakli yapılması çok yaygındır. Ancak daha ciddi rahatsızlık yaşayan hastalarda, kan nakli ihtiyacı çok daha fazladır. Çoklu kan nakilleri sonrasında kanda aniden aşırı demir oluşumu olasılığı yüksek olduğundan, genellikle aşırı demirin vücuttan atılmasına yardımcı olması açısından demir şelatörleri (demiri bağlayıp etkisiz hale getiren kimyasal maddeler) verilir. Nadiren, çok ciddi rahatsızlıklarda, uygun bir donör bulunabilirse kemik iliği veya kök hücre transplantasyonu yapılabilir fakat bu işlemlerin barındırdığı risk çok büyük olduğundan son çare olarak düşünülür.
Çoğu Akdeniz anemisi hastalığı temel sağlık prensipleri ve uygun yaşam tarzı ile idare edilebilir. Hastalar, aşırı demirden uzak durmalı ve yeni kırmızı kan hücrelerinin oluşması ve kemiklerin sağlıklı kalması için folik asit, kalsiyum, çinko ve D vitamini içeren gıdalar tüketmelidir. Hastalarda enfeksiyon riski normalden yüksek olduğu için, özellikle yıllık grip aşısı yaptırılmalı ve diğer aşıların da takip edilmesi gerekmektedir.
Etiketler: Akdeniz anemisi nedir , Akdeniz anemisi belirtileri , Akdeniz anemisi tedavisi , Akdeniz anemisi ne demek , Akdeniz anemisi ateşi

Adet Günü Hesaplama

Adet dönemleri sürekli değişik olan bayanların en kısa zamanda bir uzman hekime muayene olmalarında fayda vardır. Bazı bayanların Adet dönemlerinde gecikme yaşanabilmektedir. Bunun nedenini öğrenmek için muayene olmakda fayda var


adet dönemlerinde zaman zaman küçük sapmaların olabileceği de unutulmamalıdır. Adet dönemlerinde meydana gelen bu küçük sapmalar, mutlaka bir kötü durum habercisi olarak algılanmamalıdır. Ancak, sık olarak, 21 günden önce; ya da 35 günden sonra adet görmek gibi bir durum söz konusu oluyorsa, bötle bir durumda mutlaka bir uzman kontrolünden geçilmeli, adet dönemlerindeki sapmaların nedenleri araştırılmalıdır. Çünkü adet dönemlerinde sık olarak karşılaşılan düzensizlikler, önemli problemlerin habercisi de olabilmektedirler.
Adet kaç günde bir olunur sorusunun yanıtının düzenli bir şekilde verilmesi, bir kadının, sağlıklı olduğunun en önemli göstergeleri arasında yer almaktadır. Adet dönemlerindeki düzen, hem hormonların düzenli çalıştığı anlamına gelmektedir; hem de aynı zamanda, yumurtlamanın düzgün bir şekilde gerçekleştiğini göstermektedir. Adet dönemlerinde sürekli değişimler yaşayan kadınların, mutlak surette bir uzman kontrolünden geçmeleri, ve gerekli tetkikleri yaptırmaları gerekmektedir.
Etiketler: Adet günü hesaplama dini , Adet günü hesaplama hamilelik , Adet günü hesaplama proğramı indir

Hormon Bozukluğu Nedir ?

Hormon bozukluğu özellikle genç kızlarda görülmektedir. Beyindeki bazı problemler ve yumurtalık kistleride hormon bozukluğuna neden olmaktadır.

Hormonlarımız tabiki gençlik dönemlerimizde 18 yaşına kadar oldukça yüksek dönemler, hep derler delikanlı diye çünkü hormonlarınızın etkisi altında bulunduğunuz dönemsinizdir. Hani bu bayanlarda olsun, erkeklerde olsun aynı şekilde, bir sürü hata da zaten bu dönemlerde yapılır ama 18 veya 20 yaşından sonra 10 yılda bir hormonlarımız azalmaya başlıyor ve bu hormonlarımızın azalmasına bağlı olarak da bizler yaşlanmaya başlıyoruz. Daha hala cevap verilemeyen bir soru var: hormonlarımız azalıyor da biz mi yaşlanıyoruz yoksa biz yaşlanıyoruz da hormonlarımız mı azalıyor? Bu bir paradigma yani bunu çözdüğümüz zaman olay ortaya çıkmaya başlıyor ama şu bir gerçek ki her dönem içerisinde, her 10 yılda bir bizim hormonlarımız azalıyor. Örneğin büyüme hormonu ya da groft hormonu dediğimiz şey her 10 yılda bir %14 oranında vücutta azalıyor. Örneğin 55 yaşından sonraki insanlara baktığımızda 55 yaşındaki bir erkeğin kadınlık hormonu, 53 yaşındaki bir kadının kadınlık hormonu kadar. Bazı zaman plajlarda veya şurda burda görüyorsunuz; göğüsleri büyük olan erkekler, bunlar tamamen östrojen fazlalığı. Ya alkol, beslenme şekli, fazla kırmızı et tüketimi, vs. şeklinde sonuç olarak göğüsler büyüyorsa prostat da büyüyor yani kendi kendimize birtakım nedenlerimiz ortaya çıkmaya başlıyor. 55-60 yaşına gelip de gayet ince, atletik beden, hareketleri gayet fit erkek bulmak çok az. Çünkü insanlar hareketsizleşmeye başlıyor, hareketsizleşmeye başladıkça da hormonlar düşmeye başlıyor.Bazen bir sürü hasta görüyoruz, mesela bir hastam var. 60 yaşında adam gayet güzel atletik, gayet bakımlı ve prostat testlerine baktığımızda gayet normal hatta normalin bile altında yok denecek şekilde gayet güzel. Bakıyorsunuz adamın yaşam şekli var; egzersizini yapmış, büyüme hormonları gayet güzel, beslenmesine çok dikkat ediyor, vs. Demek ki eğer iyi b,r şekilde konrtol etmek mümkünse veya yaşamınızı iyi planlarsanız hormonlarınız gayet güzel çalışır. Egzersizi elden bırakmamak gerekiyor. Troid hormonlarımız maalesef yine aynı şekilde belli bir yaştan sonra azalmaya başlıyor. Örneğin ben hergün mutlaka yarım tablet troid hormonu alıyorum. Çünkü benim de yaş itibariyle troid hormonum azalmaya başladı. Eğer bunların yerine koymazsak kilo almak, demans hali yani bunama, hormonlar düşmeye başlıyor, testesteron düşmeye başlıyor, östrojen yükselmeye başlıyor.
Belli bir yaştan sonra bütün hormonların azalmasına rağmen tek artan hormon kortizon yani böbrek üstümüzden yukarıya doğru çıkan bir hormon, stres faktörü. Kortizon artmasına bağlı olarak da dalgınlık ve unutkanlık meydana geliyor ama diğer bütün hormonlar aşağı düşüyor. Eğer siz bu aşağı doğru düşen hormonlarınızı tespit edip yerine koymaya başlarsanız, o zaman gençlik haliniz aynen devam ediyor, atletik yapınız devam ediyor yani konsantrasyon güçsüzlüğü olmuyor. Mesela dalgın bir insan düşünün; yüzü beyaz veya sarımsı renkte ki bu genellikle testesteron hormonu düşüktür, dalgındır, konsantre olamaz ve sorarsınız nedir, ne oldu diye, derler bu dalgın, demans geçiriyor, artık bunamaya başladı, vs. şeklinde. Halbuki değil, onun hormonlarının eksikliğini yerine koymaya kalkarsanız inanın 1 hafta 10 gün sonra onun bakışları dahi değişir, yüzü kızarmaya başlar, bakışları daha canlı olur, daha konsantre olmaya başlar ama insanlarımız maalesef bu konuyu çok iyi bilmiyorlar ve maalesef biz hekimler de çok iyi bilmiyoruz. Belli bir yaştan sonra hormonlarımızı kontrol etmek bize pek yabancı geliyor. Çünkü antiaging konusu dünyada çok yaygınlaşmış değil.
Etiketler: Hormon bozukluğu nedir , Hormon bozukluğu neden olur , Hormon bozukluğu tedavisi , Hormon bozukluğu aşırı terleme

21 Mart 2015 Cumartesi

Zeka Geriliği Nedir ?

Zeka geriliği günümüzde çocukları kötü yönde etkileyen ciddi bir rahatsızlık türüdür. Zeka geriliği yaşayan çocuklar konuşmaya çok geç başlamaktadırlar. Çocuklarınızda normal dışı bir hareket ve davranış gördüğünüzde vakit kaybetmeden doktora gitmekde fayda var

Zeka kavramının neleri içerdiği konusunda görüş  birliği bulunmamaktadır. Bazıları ‘bilişsel yetenek’( düşünmek, algılamak, hafızaya yerleştirmek, muhakeme etmek), bazıları  ‘gerçek yaşamda karşılaşılan sorunları çözme  yeteneği’ olarak tanımlamaktadır.

Buna göre zeka geriliği, günlük yaşama uymak için çeşitli yollarda birtakım bilgileri kazanma, bu bilgilerden sonuçlar çıkararak gerçek yaşamda karşılaşılan sorunları çözmede veya gerçek yaşamın gereklerini yerine getirmede yetersizlik göstermektir.

Zeka geriliği 18 yaşından önce ortaya çıkmaktadır ve  zeka özrü, oligofreni, mental retardasyon gibi terimlerle anlatılmaya çalışılmaktadır. Doğuştan veya sonradan gelişebilmektedir. Zeka geriliği bulunanlar kendilerine bakım, toplumsal ilişkiler, iletişim, eğitim ve öğrenim, iş yaşamı, boş zamanlarını değerlendirme, tehlikeleri fark ederek buna göre davranma, konuşma becerisi ve birçoğunda motor işlevlerde  yetersizlikle belirlidirler. Öğrenme yetenekleri yaşıtlarından geridir. Akıl yürütme, soyut düşünce, dikkat, hafıza, genelleme  yapma, olaylardan sonuç çıkarma, dürtülerini kontrol etmede geridirler.

Zeka geriliği olan çocuklar genellikle geç konuşurlar. Bir çoğu konuşma gecikmesi nedeni ile doktora getirilirler. Ayrıca,  tuvalet eğitiminde gecikme, yaşıtları ile uyum sağlayamama, söylenenleri anlamada zorluk, tehlikeleri kavrayamama, el becerilerinde yetersizlik veya çeşitli davranış sorunları nedeni ilede doktora getirilebilirler. Sınır düzeyde olanlar ile sınıra yakın hafif düzeyde  zeka geriliği olanların birçoğuda okula başlayıncaya kadar farkedilmemekte ve okula başladıktan sonra okuma yazma  öğrenemediği için doktora getirilmektedir.Özellikle 2 yaşından önce hafif düzeydeki gerilikler ayrıntılı bir değerlendirme yapılmadığı taktirde doktorlar tarafındanda  fark edilmeyebilir.

Zeka geriliği olanların yaklaşık % 50’nde konuşma geriliği vardır. Görme bozukluğu, epilepsi, serebral palsi gibi sorunlarda zeka geriliği olanlarda daha fazla oranda görülmektedir. Saldırganlık, tek düze hareketler ve kendine zarar verme, özellikle ergenlik döneminde cinsel sorunlar, aşırı hareketlilik, uyku sorunları,   duygulanım bozuklukları, beslenme ve kilo sorunları ve  özellikle ergenlik döneminde akıl hastalıkları normal çocuklara göre çok daha fazla oranda görülmektedir.

Zeka gerilikleri metabolik ( fenil ketonüri), endokrin( hipotiroidi), çeşitli kromozom anomalileri  veya kromozom  fazlalığı ( Down Sendromu), anne karnında geçirilen enfeksiyonlar ( kızamıkçık), doğum sırasında meydana gelen sorunlar ( kordon dolanması, zor doğum, solunumun geç başlaması), doğumdan sonra meydana gelen sorunlar ( doğum sonu sarılığının çok yüksek olması ve uzun sürmesi,  sepsis- kanın iltihaplanması- menenjit, beyin kanaması, kafa travmaları, beyin iltihabı vb.), epilepsi, güneş çarpması, uyaran yoksunluğu ve bilinmeyen nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.

Zeka geriliği  oranları değişik toplumlarda değişik oranlarda görülmekle birlikte yaklaşık  % 2-3 civarında görülmektedir.Gelişmiş toplumlarda  önlenebilir sebeplerle ortaya çıkan zeka gerilikleri ile akraba evliliklerinin daha az olması nedeni ile genetik nedenli zeka gerilikleri daha az görülmektedir; bu nedenlede zeka geriliği gelişmiş ülkelerde daha az oranda görülmektedir.

Zeka geriliğinin azaltılması için hamilelikten önce ve sonra genetik testlerin yapılması, iyi bir gebe takibi, gebe kalan annelerin beslenmelerine dikkat etmeleri, bazı mikrobik hastalıklardan korunmaları, alkol, sigara ve toksik maddelerden uzak durmaları, sorunları en aza indirecek modern  doğum şartlarının sağlanması, bebeğin doğum sonu bakımı, beslenmesi ve eğitim- öğretim bakımından ve duygusal bakımdan yeterli uyaranların verilmesi gerekir.

Etiketler: Zeka geriliği nedir , Zeka geriliği nasıl tedavi edilir , Zeka geriliği tedavi merkezleri , Zeka geriliği dereceleri , Zeka geriliği çocuklarda

Bira Mayası Nedir ?

Bira mayası vitamin ve besin bakımından çok yararlı bir bitkidir. B ve B12 vitamini Bira mayasında yoğun şekilde bulunmaktadır. İştahıda açan Bira mayası özellikle hamile olan kadınlar için çok yararlıdır


Bira mayası, “Saccharomyces Cerevisiae” ailesinden olup her 10 dakikada bir kendini yenileyebilen tek hücreli mikroskobik bir mantar türüdür. Halk arasında kuru maya olarak adlandırılır ve hamur işlerini kabartmak için kullanılır.
Son zamanlarda yüksek besin değeri ve de içerdiği vitamin ve mineraller sebebiyle gıda takviyesi olarak da bilinirliği artmış, alkolsüz bira mayasının tablet olarak tüketimi artık oldukça fazla yaygınlaşmıştır.
Bira mayasının fermantasyondaki yani mayalanmadaki rolü 19.yüzyılda fark edilemiştir. Bira mayası oksijenli veya oksijensiz ortamlarda üreyebilen, buna göre de kullanım alanı değişebilen bir mantar türüdür.
Oksijenli ortamda hızlı bir şekilde büyüyen maya, şekeri karbondioksit ve suya dönüştürmektedir. Oksijenli ortamdaki kullanımına örnek verecek olursak ekmek yapımı esnasında hamurun mayayla kabartılması gösterilebilir. Maya unda mevcut olan nişastayı bir tür şeker olan glikoza dönüştürür. Sonrasında ise bu glikozu alkol ve karbondioksite ayrıştırır.
Karbondioksit gazı mayalanan hamur içinde baloncuklar şeklinde dağılır. Bu şekilde hamurun kabarmasını sağlar. Pişirme esnasında hamura katılan suyun büyük bir kısmı, karbondioksit ve alkol buharlaşır. İşte ekmeğe gözenekli, kabarık ve yumuşak kıvamını veren işlem budur.
Oksijensiz ortamlarda büyümesi yavaşlayan maya, şekeri karbondioksit ve etanole, yani diğer bir deyişle alkole dönüştürür. Bira mayasının üremesi ortam ısısı, oksijen, şıranın ve ortamın bileşenleri ve PH değeri gibi faktörlerden etkilenir.
Bira yapımında iki tür maya bulunur.Bunlar Ale ve Lager olarak adlandırılır.
Ale türü maya, üstten mayalama tekniği olarak adlandırılır. Üstten mayalama tekniği en çok siyah, beyaz ve Stout türü biraların yapımında kullanılmaktadır. Bu yöntemle üretilen biralarda alkol konsantrasyonu oldukça yüksektir.
Alttan mayalama yöntemi ise Pilsener, Dortmunder ya da Bocks gibi düşük sıcaklıklarda üretilen biralarda tercih edilir.
Bira mayaları çok fazla miktarda B ve B12 vitamini, mineral ve protein içerdiği için kaliteli bir besin kaynağıdır. Gıda olarak bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur. İçerdiği krom nedeniyle diyabet ilaçlarının etkisini artırabilir. İlaç kullanan diyabet hastalarının Hipoglisemiden kaçınmak için bira mayasını tüketirken doktor kontrolünde olmaları gerekir.
İştah açıcı ve de enerji seviyesini yükseltici özellikleri de bulunan bira mayası, kötü kolesterolü düşürmeye de yardımcıdır. İçerdiği B9, yani Folik asit, hamilelik ve emzirme dönemindeki anneler için oldukça faydalıdır.
Etiketler: Bira mayası nedir , Bira mayası tableti , Bira mayası faydaları , Bira mayası ne işe yarar , Birar mayası nasıl kullanılır

Varis Nedir ? Nasil Tedavi Edilir ?

Daha çok kadınlarda gözüken varis , Kalbe gitmesi durumunda ölümle sonuçlanmaktadır. Varis tedavisi daha çok ameliyat ve lazerle yapılmaktadır. Mesleğinden dolayı yada günlük yaşantısında uzun süre ayakda duran kişilerde varis daha çok gözükmektedir. Sigara ve alkol kullanmakda varisin nedenleri arasında göstrerilmektedir

Genelde bayanların daha çok şikayet ettiği bir durum olan varis, damarların bükülmesi ve ten üzerinde hoş olmayan bir görüntü oluşturması durumudur. Kadınlardaki bazı hormonlar varis oluşumunu arttıran özelliğe sahiptir. Vücutta pompalanan kan kalp kapakçıklarına geldiğinde, kapakçıkların tam kapanmaması sonucunda fazla basınç yapmakta ve bacaklardaki toplar damarların genişlemesine sebep olmaktadır. Bu durumda bacakta gözle görülen varisler meydana gelmektedir.
Varisin dereceleri vardır. Gözle görülmeyecek kadar küçük olanından açık yaralar olacak şekilde ileri durumları da söz konusudur.
VARİS NEDENLERİ 
1-Spor yapmamak hareketsiz kalmak
2-Mesleki durumlar sebebiyle sürekli ayakta kalmak ve ya tam tersi sürekli oturmak
3-Sıcaklık derecesi yüksek yerlerde uzun süre yaşamak
4-Sigara ve alkol almak sürekli kullanmak
5-Karaciğerde meydana gelen rahatsızlıklar sonucu
6-Toplar damarda oluşan tıkanıklıklar
7-Vücuda uygulanan sıcak su banyoları ve benzer durumlar
8-Aileden gelen kalıtsal durumlar
9-Hamilelik sonucu oluşan durumlar.
VARİS TEDAVİSİ
Ameliyat; Dikiş atılmasına gerek kalınmadan sorunun olduğu damara dışarıdan müdahale edilmesidir. Günümüzde pek uygulanmamakta ve lazer tedaviye yerine vermiş durumdadır.
İğne ile; Toplar damara batırılan bir iğne ile içeri damar yüzeyini aşındıran bir madde verilir. Madde verildikten sonra vakum uygulanılarak damarın çeperlerinin yapışması sağlanır. Yapışan bu damar zamanla görevini yitirir ve kan akışını diğer damarlara devrederek varisi ortadan kaldırır.
Etiketler: Varis nedir , Varis çorabı , Varis ameliyatı , Varis kremi , Varis nedenleri

20 Mart 2015 Cuma

Kemoterapi Nedir ?

Kemoterapi kanser hastalığında önemli bir göreve sahipdir. Kemoterapinin faydalarını sayacak olursak en önemli faydası , Kanser hastalarının duyduğu ağrıyı azaltmak ve dindirmektir. Kemoterapi çoğu kanser hastasında kanseri yok edemesede çekilen acı ve ağrıları azaltabilmektedir

Kanser hastalığının tedavisinde önemli bir yer tutan kemoterapi kanser tanısı almış kişilerin kanser tipine göre ilaç ile tedavi edilmesidir. Bu tedavi damar yolu ile ilaç verilmesi şeklinde olabileceği gibi ağız yolu ile ilaç uygulaması şeklinde de olabilir. Kullanılan ilaçlar kanser ilacı (Antikanser ilaç, Antineoplastik ilaç) olarak bilinen kemoterapötiklerdir (kimyasal ilaçlardır). Hastanın tedavisinde Cerrahi ve Radyoterapi, lokal tedavi işlevleri gören yöntemler olup, onların arkasından kemoterapi ve immünoterapi gibi sistemik tedaviler uygulanmaktadır. Kemoterapi sitotoksik ilaçlarla yapıldığı için özel bir ihtisas konusudur. Etkili dozlarda fakat hastayı yan etkilerden koruyarak yapılması gerekir. İlaçlar kan yoluyla vücuda dağılarak, kontrolsüz şekilde büyüyen tümör hücrelerinin çoğalmasını önler.

KEMOTERAPİ'NİN GÖREVLERİ

  • Kanser hastalığını tedavi etmek,
  • Diğer organlara taşınmasını, yayılmasını önlemek,
  • Tümörün büyümesini yavaşlatmak, 
  • Başka yerlere yayılım gösterdiyse, bu hücreleri yok etmek,
  • Kanser hastalığının yarattığı rahatsızlıkları, yakınmaları azaltmak veya ortadan kaldırmak. 

Etiketler: Kemoterapi nedir , Kemoterapi yan etkileri , Kemoterapi video , Kemoterapi sonrası , Kemoterapi kaç saat sürer , Kemoterapi tedavisi

Meme Kanseri

Meme kanseri kadınları etkileyen öldürücü bir kanser türüdür. Ailesinden meme kanseri olan birisinin bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Ayrıca meme kanserinin neden olan bazı durumlarda sözkonusudur

Ailede meme kanseri olması, ilk adet yaşı ve menapoz yaşı kişinin kendi iradesinde olmayan, değiştirilemez risk faktörleridir. Alman kanser araştırma enstitüsünden Dr Karen Steindorf ve Dr Jenny Chang-Claude, Hamburg Eppendorf Üniversite hastanesinden Dr Dieter Flesch-Janys ile ortak bir çalışma çerçevesinde “yaşam biçimi ve davranış değişiklikleri ile meme kanseri riski arasındaki ilişkiyi” araştırmışlardır.   
   
 “Almanyada her yıl 58.000 kadına meme kanseri tanısı konmaktadır” diyen Dr Jenny Chang Claude, çalışmanın amacını, “ Özellikle önlenebilir risk faktörlerinin ne oranda meme kanserine neden olduğunun anlaşılması ve yapılacak yaşam biçimi değişikliği ile bu oranın düşürülmesi mümkün müdür;” şeklinde açıklamaktadır.

Çalışmalar 4 noktada odaklandı: menopoz semptomlarına karşı kullanılan ilaçlar -hormon replasman tedavisi, günlük fizik aktivite azlığı, kilo fazlalığı ve alkol tüketimi. Bu 4 faktöründe daha önce yapılan çeşitli çalışmalarda, meme kanseri için risk faktörü olduğu gösterilmiştir. 

Alman Kanser Yardım Vakfı tarafından desteklenen MARIE isimli çalışmada 3074  post menapoz meme kanseri hastası ile 6386 kontrol grubundaki hastanın epidemiyolojik çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmanın bulgularına göre farklı risk faktörleri tarafından etkilenen kanser vakalarının oranları hesaplanmaya çalışılmıştır.
 
Çalışmanın sonuçlarına göre hormon replasman tedavisi alan kadınlarla yetersiz fiziki aktivite yapan kadınların meme kanseri riski daha yüksek çıkmıştır. Alkol tüketimi ve aşırı kilolu olmak nispeten daha az etkili bulunmuştur.  Sayılar şöyledir: menapoz sonrası meme kanserlerinin hormon tedavisi ile ilişkisi % 19,4 ve fiziki aktivite yetersizliği ile ilişkisi % 12,8 bulunmuştur. Her iki faktörün etkisini toplayınca ortaya çıkan rakam % 29,8 dir. Ameliyat sonrası reseptör pozitif olduğu anlaşılan hastalarda bu oran daha da yüksektir: % 37,9. Bu çalışmanın sorumlusu bilim insanları, bulunan oranların Almanyadaki yaşam biçimi ile ilintili olduğunu belirtip, başka ülkelerde farklı oranlar çıkabileceğini de belirtmişlerdir.
 
Aile öyküsü, ilk adet yaşı, menapoz yaşı gibi değiştirilemeyen risk faktörlerinin menapoz sonrası kadınlarda meme kanseri oluşumuna etkisi yaklaşık % 37,2 dir. Buna karşılık değişitrilebilir 2 faktörün etkisi de buna yakın çıkmıştır. Dr Karen Steindorf: “ Menapoz sonrası hormon takviyesinden vazgeçilmesi ve daha hareketli bir yaşam biçimi seçilmesi halinde, meme kanserlerinin % 30 kadarını önleyebiliriz” demektedir. Bu çalışmanın sonucunda, çok gerekmedikçe, hormon replasman tedavisinden kaçınmak ve daha fazla fizik egzersiz yapmak gerekliliği ortaya çıkmıştır. 


Etiketler: Meme kanseri nedir , Meme kanseri nasıl tedavi edilir , Meme kanseri belirtileri , Meme kanseri ameliyatı , Meme kanseri kimlerde görülür

Beyin Tümörü Ameliyatı

Beyin tümörü çok tehlikeli bir hastalıkdır ve beyin tümörü görülen çok kişi hayatını kaybetmektedir. Beyindeki tümörler ikiye ayrılmaktadır. İyi huylu tümörler ve kötü huylu tümörler


Bazı tümörler çok yavaş geliştikleri için “iyi huylu” olarak nitelendirilirler. Oldukça sert kıvamdadırlar ve beyin dokusundan keskin sınırlarla ayrılırlar. Ameliyatta tümör dokusunun tümü veya tümüne yakın kısmı çıkarılabilir. 
Ancak;tümör iyi huylu olmasına rağmen yerleştiği yer bakımından büyük risk taşıyabilir ve kötü huylu tümör gibi hayati tehlike arz eder. Bu tür tümörler beynin çok hassas bölgelerine komşudurlar.Bu bölgeye yapılacak ameliyatlar beynin hassasiyeti nedeniyle ölüm veya ameliyat sonrası felç kalma riski taşır. İşte bu nedenle,tümörün kendisi “iyi huylu” olsa bile yerleşme bölgesinin riski açısından tehlikelidirler.
Not: Beynin bazı bölgelerine ameliyat esnasında rahatlıkla dokunabilir veya kesip bir parçasını çıkarabilirsiniz. Mesela; beynin frontal denilen ön bölgesinde olduğu gibi.  Ancak; bazı bölgeleri değil kesmek, bir iğne ucu kadar dokunmak bile ölümle sonuçlanabilir. Bu yüzden tümörün yerleştiği bölge ameliyatın sonuçları bakımından çok önemlidir.

BEYİN TÜMÖRÜ TEDAVİSİ


Tümörler ameliyatla bulundukları yerden çıkarılırlar.Ancak beynin bazı bölgelerine ulaşmak zor olduğundan tümörün hepsi çıkarılamayabilir. Bu takdir de kemoterapi ve radyo terapi yapılarak hastanın ömrü mümkün olduğunca uzatılmaya çalışılır.
 Bazı tümörler gama-knife denen bir aletle kafatası açılmadan da tedavi edilebilirler. Buna bıçaksız ameliyat da diyebiliriz. Tümör veya damarsal anormallikler kafatası açılmadan gama knife (Gama ışın bıçağı) ile dışarıdan yakılabilir. Bu oldukça yeni bir buluş olup,ülkemizde bazı büyük merkezlerde uygulanmaktadır. Her vakaya ,her tümöre uygulanmaz.
Tümör ameliyatları kafatasında bir pencere açılarak yapılır.Kafa kemikleri kıl testereler yardımıyla kesilir ve açılan kemik penceresinden içeri girilerek tümör çıkarılır.Ameliyat sonrasında kemik pencere kafatasına açılan küçük delikler vasıtasıyla tellerle tutturulur.
Bazı tümörlerde ise burundan girilerek ameliyat edilirler. Bu tümörler hipofiz bezinin tümörleridir. Oldukça kolay ameliyatlardır. Ameliyat sonrası hastanede kalma süreleri ve iyileşme süreleri daha kolaydır.

Etiketler: Beyin tümörü ameliyatı nedir , Beyin tümörü ameliyatı izle , Beyin tümörü ameliyatı riskleri , Beyin tümörü ameliyatı nasıl yapılır , Beyin tümörü ameliyatı ne kadar sürer

Akupunktur Nedir ?

Akupunktur ilk defa Çinde kullanılmışdır.  Ülkemizde Akupunktur yoğun şekilde kullanılmaktadır. Akupunktur etkili sonuçlar sağlamaktadır.

Çin‘de, sarı ırmak vadisinde binlerce yıl önce bu tedavi yöntemi kullanılmaya başlanıldı ve zamanla bütün dünyaya yayılmaya başladı. Akupunktur adını Cizvit papazları verdi. Latincede ‘acı’ akü (iğne),punctere (batırmak) akupunktur yani ‘iğne batırmak’ olarak adlandırıldı. Çinli cerrahlar; vücudun herhangi noktalarına iğneler batırılacağını gösteren eski şemalara dayanarak akupunkturu bir anestezi yöntemi olarak uygulamaya başladılar. Ve zamanla tıp alanında gelişerek kullanılmaya başlanıldı.
Akupunktur tedavisi, bedende derinin hemen altından geçen on dört ayrı enerji kanalı ve bu kanallar üzerinde bulunan direnç noktalarının ilintili bulunduğu organlar arasındaki ilişkileri temel alır. İnsan da doğa gibi bu enerjinin bir parçası olarak içinde bulunduğumuz soğuk, sıcak, nemli veya kuru vb. iklimsel veya başka türlü enerjilerden doğrudan etkilenmektedir.
Etiketler: Akupunktur nedir , Akupunktur cihazı , Akupunktur ayak , Akupunktur bölgesel zayıflama , Akupunktur baş ağrısı , Akupunktur bölgeleri